
Akciğer kanseri, akciğerlerdeki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyümesi ve çoğalması sonucu oluşan bir tür kanserdir. Akciğerlerin başlıca işlevi, organizmanın yaşamsal faaliyetleri için gerekli olan oksijeni almak ve bu süreçte ortaya çıkan karbondioksiti vücuttan uzaklaştırmaktır. Kontrolsüz şekilde çoğalan kanser hücreleri, bulundukları ortamda büyür ve etrafındaki dokulara yayılarak hasar verir.
Akciğer kanseri tüm dünyada ve Türkiye’de en çok teşhis konan ve en çok ölüme sebebiyet veren kanser türüdür. Hem erkeklerde hem de kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni olup, tüm kanser ölümlerinin kabaca 1/5’inden (%19.4) sorumludur. Bu sayı her yıl meme, kolon ve prostat kanserinden dolayı kaybedilen hasta sayısı toplamından daha yüksektir.
Akciğer kanseri genel olarak küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) tiplerine ayrılır.
Akciğer kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde 15’ini KHAK oluşturur. Hızla yayılabilir ve çoğunlukla daha agresif ilerler. Agresif seyretmesine rağmen kemoterapi ve radyoterapiye verdiği yanıt daha iyidir.
Tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık olarak yüzde 85’ini KHDAK oluşturur. Hiçbir belirti vermeden de ilerleyebilirler.
Evre I ve evre II KHDAK’nin erken evreleri olarak kabul edilir. Fakat genellikle belirti vermeden ilerlediğinden teşhisi konan hastaların birçoğu evre III veya evre IV aşamasındadır.
Akciğer kanseri farklı tiplere ayrılabilir ve her bir tip, kanserin hücrelerinin yapısına ve özelliklerine göre belirlenir.
Akciğer kanserinin en önemli nedeni sigara kullanımıdır. Sigara dumanında bulunan karsinojenik maddeler akciğer kanserinin en önemli nedenini oluşturur. Fakat sigara içmeyenlerde de akciğer kanseri görülebilmektedir. Sigaranın dışında; pasif içicilik, genetik faktörler, yaşlılık, hava kirliliği, mesleki maruziyet ve radyasyon maruziyeti de akciğer kanserinin nedenlerindendir.
Akciğer kanseri sinsi ilerleyen ve genellikle ileri evrede belirtiler gösteren bir kanser türüdür. Öksürük, akciğer kanserinin belirtileri arasında birinci sırada yer alır. Bunu nefes darlığı, göğüs ağrısı ve kanlı balgam takip eder. Ses teli sinirine bası ya da tutulum ses kısıklığına sebep olabilir. Frenik sinir tutulumuyla diyafram felci yaşanabilir. Sağ üst lob yerleşimli tümörlerde vena kava süperiora basıya bağlı olarak boyunda ve yüzde şişlik, kızarıklık gelişebilir. Akciğerin tepesinde yerleşimli tümörlerde ise Pancoast sendromuna bağlı omuz ağrısı, kolda güçsüzlük, Horner sendromu (göz kapağında düşme, göz bebeğinde küçülme ve aynı tarafta yüzün yarısında terleme bozukluğu) görülebilir. Genellikle akciğer kanseri tanısı konmuş hastaların yüzde 30’unda akciğerde su toplaması meydana gelebilir. Ayrıca iştahsızlık, kilo kaybı, yorgunluk gibi diğer birçok kanser türünde görülebilen belirtiler de akciğer kanseri belirtileri arasında yer alabilir.
Aşağıdaki belirtilerden herhangi birinin yaşanması durumunda bir uzmana danışmak önemlidir.
Akciğer kanseri sinsi ilerleyen bir hastalıktır ve çoğunlukla ileri evrede teşhis edilir. Bu durum, kanserin erken evrelerde tespit edilme olasılığını azaltabilir ve tedavi şansını etkileyebilir. Bu nedenle, belirli risk faktörlerine sahip bireyler düzenli tıbbi kontroller yaptırmalı ve potansiyel belirtileri ciddiye almalıdır.
Akciğer kanseri tanısı için genellikle; hastanın medikal öyküsü, fiziki muayene, tam kan sayımı ve laboratuvar testlerinden sonra; radyolojik incelemeleri ve girişimsel işlemleri içeren yöntemler kullanılır. Balgam sitolojisi, kanser hücrelerini belirlemek amacıyla akciğerlerden alınan mukus örneğinin mikroskop altında incelenmesi esasına dayanan, özellikle santral yerleşimli tümörlerde daha çok tercih edilen basit ve ucuz bir tanı yöntemidir.
Akciğer kanserinde evreleme genellikle görüntüleme testleri, bronkoskopi, biyopsi ve diğer tıbbi test sonuçlarına dayanarak yapılır. Kanserin vücutta yayılması, metastaz adı verilen bir süreçle gerçekleşir. Kanser hücreleri başlangıçtaki tümörden ayrılır, kan dolaşımı veya lenfatik sistem aracılığıyla diğer bölgelere yayılır ya da doğrudan dokular ve organlara yayılarak yerel olarak invaze olabilir. Akciğer kanseri en sık lenf bezleri, beyin, karaciğer, kemik, böbrek üstü bezleri, akciğer zarı ve yine akciğerin kendisine metastaz yapar.
Tümörün tipi, evresi ve hastanın performans durumu göz önünde bulundurularak tedavi planı yapılır. Akciğer kanserinin tedavisinin doğru yapılabilmesi için doğru evreleme şarttır. Akciğer kanserinde evreleme kanserin bulunduğu bölgeyle sınırlı olup olmadığı, lenf nodlarına (havayolları kenarında lenfatik bezler) veya diğer uzak organlara yayılıp yayılmadığı temeline dayanır.
KHDAK’de 4 evre vardır ve aşağıda belirtildiği şekilde belirlenir:
Evre 1: Tümör akciğerin sadece küçük bir bölümündedir ve herhangi bir lenf bezine yayılmamıştır.
Evre 2: Hastalık en yakın lenf bezlerine yayılmıştır veya lenf bezlerine yayılmadan göğüs kafesi, diyafram, akciğer veya kalp etrafındaki zara atlamıştır.
Evre 3: Tümör iki akciğer arasındaki mediasten denilen boşluğa veya buradaki lenf bezlerine yayılmıştır veya akciğer zarı, göğüs kafesi veya diyafram tutulumu ile birlikte lenf bezi yayılımı göstermiştir.
Evre 4: Tümör uzak organlara veya diğer akciğere yayılmıştır veya akciğer zarları veya kalp zarları arasında sıvı toplanmasına neden olmuştur.
KHAK ise ‘’sınırlı hastalık’’ ve ‘’yaygın hastalık’’ şeklinde evrelendirilmiştir:
Sınırlı hastalık: Bu evrede kanser göğüs kafesinin sadece bir tarafında, akciğerin bir kısmında ve komşu lenf bezlerinde bulunur.
Yaygın hastalık: Bu evrede kanser akciğerin diğer yarısında veya vücudun diğer kısımlarına yayılmıştır.
Son zamanlarda KHDAK evrelemesinde kullanılan sistemin KHAK’nin evrelemesinde de kullanılması önerilmektedir.
Akciğer kanseri tedavisi hücre tipine, tümör evresine, moleküler özelliklere ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Evre I ve evre II olan hastalar herhangi bir kontrendikasyon (ilaç veya tıbbi ürün kullanılamaması) olmadığında tam cerrahi rezeksiyon ile tedavi edilebilir. Cerrahi olmayan hastalarda konvansiyonel veya stereotaktik radyoterapi düşünülür. Lokal ileri evre hastalarda kemoradyoterapi, ileri evre hastalarda kemoterapi, destek tedavi, hedefe yönelik tedavi ya da immunoterapi uygulanır.
Son yıllarda ilerlemiş akciğer kanserlerinin tedavisi için hedefe yönelik tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Tanı amacıyla alınan kanserli doku hücrelerindeki genetik değişiklikler (EGFR, ALK, k-RAS v.b.) araştırılarak, direkt bu değişiklikleri hedef alan ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. Perkütan termal ablasyon yöntemleri ileri KHDAK'nde denenebilir.
Bu tedavi yöntemlerinin yanısıra solunum yollarını (nefes borusu veya büyük bronşları) tıkayıcı tümör varlığında, bu tıkanıklığın açılması amacıyla lazer, fotodinamik tedavi, elektrokoter, kriyoablasyon ve havayoluna stent takılması gibi yöntemler de kullanılabilmektedir. Bu tedavi seçenekleri cerrahi, radyoterapi veya kemoterapi sonrası veya palyasyon için kullanılabilir. İleri evre KHDAK’de hasta yönetiminin hedefi yaşam kalitesini korumak, tedavi komplikasyonlarını en aza indirmek ve sağkalımı uzatmaktır.
Detaylı bilgi için Göğüs Hastalıkları kliniğinden destek alabilirsiniz.